6 Temmuz 2009 Pazartesi

Uçsuz bucaksız hayallerim

[My immense dreams]

Önüm uçsuz bucaksız...
Sadece metalik mavi parlaklığında bir deniz ve çok uzaklarda bir güneş..
Doğa yine tüm silik tonlarına rağmen tüm canlılığı ile karşımda.
Önümdeki ışığa önceden bakamazdım.
Şimdi çok uzakta ve hafif yukarıda
Ama çıplak gözle temas edebiliyorum.
Evet, evet! Sanki gördüm seni.
Işığın o parlak maviliği yarıp kalından inceye bir çizgi halinde parıldıyor bana.
Hep beni takip ediyor o pürüzlülüğe rağmen.
Sanki içime işleyecek.
Bana yaklaştıkça belirli belirsiz bir hal alıyor ama.
Emin değil sanki.
Ama ben emin oluyorum yavaş yavaş.
Gitgide yüzünü daha iyi seçebiliyorum o ışık kaynağının içinde.
Gitgide alçalıyor ve bana yaklaşıyorsun.
Emin oldukça içim sımsıcak oluyor.
Uçsuz bucaksız yüzey civa havuzu gibi tehlikeli.
Ama sen uzattığın o parlak halı ile sanki gel diyorsun.
Tehlikeye rağmen gelmek.
Yolunu görmek bile heveslendiriyor, uzattığın eli görmek..
Ama emin olamıyorum.
Bana yaklaştıkça belirsizleşiyor yol,
Sanki parıldamıyor.
Zaman geçtikçe simandan daha da emin oluyorum
Ve gitgide alçalıyorsun,
Bana yaklaşıyorsun…
Tamam! Anladım!
O silik pembeni de bulaştırdın yolun sonuna,
Artık sen olduğundan kesinlikle eminim.
İşte sen yüzün ve tüm pembeliğinle oradasın, uzakta..
Ben ise tüm maviliğimle seni kucaklamaya hazırım.
Ama ayrıyız aslında;
Kavuştuğumuz çizgiyi göremiyorum,
O çizgi çok uzak ve çok mat, seçemiyorum.
Tüm pembeliğinle sen, tüm maviliğimle ben…
Ve sen uzattığın halıyı artık kırmızı halı yaptın.
Ben hala o uzaklardaki belirli belirsiz çizgiden emin olmaya çalışıyorum
Ama zaman düşmanım…
Değerini bilmediğim günlerin intikamını alırcasına batırıverdi seni.
Rakı kıvamında gömülüverdin sonsuzluğa.
Tüm suyu bulandırarak.
Ardından pembeliğin gitti peşinden..
Kalan sadece bomboş, sönük mavilik ve grilikler.
Meğer sen de hayalmişsin.
Sarhoş olan benmişim,
Işığım sanmışım, dalıp dalıp gitmişim….



















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder